Sizi karlara değil, kalbimize gömdük.

Sizi karlara değil, kalbimize gömdük.

Sizi karlara değil, kalbimize gömdük.

25 Ocak 2009 tarihinde, Zigana Dağında meydana gelen çığ felaketinde hayatını kaybeden 10 dağcı için, Pazar günü anma töreni düzenlendi.

Geçtiğimiz yıl yapılan çığ anıtında gerçekleştirilen törende asılan, “Sizi karlara değil, kalbimize gömdük” yazılı pankart, yaşanılan acıyı özetlemeye yetiyordu.

Duygulu dakikalar, özlem dolu konuşmalar sırasında, gözyaşlarına hâkim olmak kolay değildi gerçekten. Yaşanılanların acı hatıraları yürekleri dağlıyor, yaşlar, Zigana’nın soğuk havasında gözlerde birikiyordu. İki yıl önce 10 Zigana aşığının, önce karlara, sonra gönüllere gömüldüğü felaketten dolayı duyulan hüzün, başta şehit ailelerinin olmak üzere, tören katılan herkesin yüzüne yansıyordu.

Pazar günü hava sıcaktı esasında. Dağın keskin rüzgarı da yoktu. Ancak bir Ziganalı olarak, Zigana dağının bu kadar soğuk olduğunu hiç hissetmemiştim. Normal zamanlara göre yok sayılabilecek olan bu rüzgâr, hiçbir zaman bu kadar ürpertici olmamıştı benim için. Üşüyordum, sıkıca giyinmeme rağmen. Titriyordum, sıtma krizine tutulmuş gibi.

Keşkeler kurcalıyor, düşünceler kemiriyordu beynimi. Keşke Zigana’ya çıkmasalar, keşke yürüyüş yapmasalar, keşke biraz daha dikkatli olsalar. Keşkeler, keşkeler, keşkeler…

İki yıl önce yaşanan olaydan birçok insan gibi bende Zigana’yı sorumlu tutuyor, ona isyan ediyordum. Uğruna atalarımızın canlarını verdiği bu eşsiz dağlara küsmüş, yaşattığı bu acının hesabını soruyordum kendimce.

Bir taraftan görevim gereği töreni takip ediyor, diğer taraftan da kafamın içindeki, benimde kabullenemediğim bu tür düşüncelerle mücadele ediyordum. Şehir hayatını kanıksamış insanlar için fazlaca bir şey ifade etmeyen bu tutkunun, bir dağcı için hayatın ta kendisi olduğunu bilmekle birlikte yaşanan bu acının yeniden tazelenmesi yüreğimi eziyordu.

Şehitlerimiz için dua eden müftünün “El Fatiha” sözü beni kendime getirirken, yapılan dualara “amin” diyebilmenin, bir fatiha okuyabilmenin huzuru, tekrar sağlıklı düşünebilmemi sağlamıştı. Tören sırasında Zigana’ya duyduğum nefret, yerini yeniden tutkuya, hayranlığa bırakmıştı bile.

Töreni bitirip, yönümüzü tekrar dağlara çevirdiğimizde, bu kez de hala yağmayan kara isyan ediyor, acılarını yüreğimizde hissettiğimiz Burçak’ın, Erhan’ın, Gülhanım’ın, Dursun’un, Davut’un, Yasemin’in, Hasan Ali’nin, Özlem’in, Hüseyin’in ve Hüsniye’nin bıraktığı yerden keşiflere devam ediyoruz.

Artık biliyorum ki, TEDAK Başkanı Ali Melih Tankutay’ın da dediği gibi, buraya her gelişimde 1 değil, 11’im.

Hüseyin ÖZGÜN

Create Account



Log In Your Account