Zigana Köyü tanıtım sitesi
SANTA : Dağların zirvesine saklanmış cennet
Santa harabeleri, Gümüşhane kent merkezine yaklaşık 80 km uzaklıkta Yağmurdere Bucağı Dumanlı Köyü sınırlarında yer almaktadır. Santa Yanbolu Deresinin doğduğu vadilerle birbirinden ayrılmış 3 ayrı yamaç üzerine kurulmuştur. Dini, ticari ve kültürel önem taşıyan Santa bölgesinin Rum çetelerin sığınağı olarak da kullanıldığı bilinmektedir. Günümüzde ‘Arkeolojik ve Doğal Sit Alanı’ olarak ilan edilen bölgenin önceleri 9 ayrı mahalleden oluştuğu söylenmektedir. Bölgede günümüzde Piştoflu, Binatlı, İşhanlı, Terzili, Çakallı, Zurnacılı ve Sincanlı-Kozlu olmak üzere 7 mahalle ve 300’ü aşkın ev bulunmaktadır.
Santa Bölgesi, Fatih Sultan Mehmet döneminde -1461-1476 yılları arasında- tüm Trabzon ve Doğu Karadeniz bölgesiyle beraber fethedilmiş ve Osmanlı İmparatorluğu topraklarına dahil edilmiştir. Santa havzadaki mevcut demir, kurşun ve kurşunla birlikte çıkarılan gümüş madenlerinin verimli bir şeklide işletilmesine bağlı olarak 16-18. yüzyıllar arası dönemde bölge önemli derecede gelişmiş ve ekonomik refaha erişmiştir. Santa yerleşimlerinde, bölgede çıkan madenlerin etkisi ile demircilik ve gümüşçülük önemli bir sanat dalı olmuştur. Madenlerin işletildiği dönemde Osmanlı Devletinin maden çalışanlarına ve madencilerin ihtiyaçlarını temin eden meslek erbabı ve ticaret erbabına sağladığı vergi kolaylıkları ve pek çok sorumluluktan muafiyet, bölgeye çevre köy ve illerden, yoğun olarak Ortodox Hristiyan (Rum) Osmanlı vatandaşının göç etmesini sağlamıştır. Bu göç ve refah, madenlerin kapandığı ve sosyal ve idari sorunların yaşanmaya başlandığı 18. ve 19. yüzyıla kadar sürmüştür. 1500-1800 döneminde önemli bir madenci yerleşimi olan bölge 1923 yılında nüfus mübadelesi ile boşaltılmıştır. Bu mübadelede Santa bölgesi toplanma yeri olarak kullanılmıştır. Mübadele sonrası boşaltılan bölgedeki atıl arazi ve binalara çevre köylerin sakinleri yerleşmiştir.
Bölgeye ulaşım farklı güzergahlardan yapılabilmektedir. Gümüşhane şehir merkezinden hareket ile Gümüşhane-Bayburt ana yolunu takiben Akçakale, Tekke, Arzular, Kabaköy, Yağmurdere, Taşköprü istikametinden devam edilerek ortalama 80 km. bir seyahat ile Santa bölgesine ulaşım sağlanır. Yağmurdere’den Taşköprü 8 km, Santa Harabeleri 15 km.’dir. Taşköprü-Santa harabeleri arası ise yaklaşık 7 km.’dir. Bu güzergah boyunca birbirinden güzel tarihi ve doğal güzellikler görülebilmektedir. Santa bölgesine ulaşmak için kullanılacak diğer bir güzergah ise Gümüşhane-Trabzon anayolunu takiben sağlanabilir. Gümüşhane-Torul yolunun 12. Km.’sinden ayrılan yoldan Karaca Mağarası (5 km.) Cehennem Vadisi Kanyonu (6 km.), Krom Antik Kenti (22 km.), Cami Boğazı Yaylası (34 km.), Taşköprü Yaylası (57 km.) ve Santa Harabelerine (64) ulaşılabilir. Bu güzergâhtan toplam mesafe ise yaklaşık 76 km. olup yol boyunca birçok doğal ve tarihi değer görülebilir.
İnanç turizmi açısından Sümela Manastırı ve Ayasofya Müzesi’nden sonra Hıristiyanlar için Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki en önemli turizm merkezi olmaya aday olan Santa Harabeleri ilgi bekliyor. Santa’nın turizme açılması için yol sorununun çözülmesi ve harabe halinden kurtarılması gerekiyor.
Ünlü tarihçi Mahmut Goloğlu, Trabzon Tarihi adlı kitabının bir yerinde; “1402’de güzel meyve çiçek bahçeleri, spor ve yarış alanları, tiyatroları ve toplantı yerleriyle Timur’un egemenliği altına giren Trabzon…” diye başlayarak devam edip gidiyor.
1400’lü yıllarda, bugünün modern şehirlerde bulunan sosyal aktivite alanlarını bünyesinde barındıran Santa, bugün Gümüşhane il sınırları içerisindedir. Bir tarih ve medeniyet hazinesi, güneşin aydınlattığı yamaçlarda, “Gökyüzüne yakın, saklı kent” olarak adlandırabileceğimiz Santa, kendisine uzatılacak eli her gün biraz daha yok olarak beklemeye devam ediyor.
Santa’ya Gümüşhane üzerinden gidilebileceği gibi, Trabzon’dan güneye yollanıp, Dünyanın gözbebeklerinden Sümela (Meryemana) vadisini takip ederek de ulaşabilirsiniz…Bir diğer güzergah ise; önce doğuya giderek Arsin ile Araklı ilçeleri arasında sınır oluşturan Yanbolu deresine ulaşıp, bu vadide yol almaktır.
Santa’ya vardığımız zaman çam ağaçlarının gölgesinde, arılara kucak açmış binlerce çiçek, güneşin yakan, ancak terletmeyen sıcağında gözleri ve gönülleri doldurur.
Yanbolu deresinin doğum yerinde ve kıyıdan yaklaşık 40 km içeride yer alan Santa, vadilerle birbirinden ayrılmış 3 ayrı yamaçta yer alıyor. Küçük bir kentin, 3 ayrı mahallesi gibi…
Bölgenin ilk olarak ne zaman iskan edildiği bilinmiyor. Orta Çağ’da var oluşu için kesin bir delil olmamasına rağmen, derebeyi anlaşmazlıkları süresince yarı müstakil bir Rum sığınağı olarak biliniyor. Ve bunun yanında 17. ve 18. yüzyıllarda nüfusunun arttığı biliniyor.
Santa ile ilgili en geniş araştırmalar, Karadeniz Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nural Gündüzalp tarafından yapılmıştır.
Prof. Dr. Gündüzalp’ın , “Etrafı yüksek dağlarla çevrilmiş, dışa kapalı, hırçın fiziki özelliklere sahip olan bölgelerde kurulan yerleşmeler, genelde kültürel kimliğini yitirmeden uzun süre varlığını sürdürebilmişlerdir. Doğu Karadeniz’deki Pontic yerleşmelerden birisi olan Santa bölgesi de, böyle bir özellik göstermektedir. Santa tepelere kurulan köylerden oluşan bir yerleşme olup, bugün üzülerek söylemek gerekir ki; harabe halindedir” ifadesinin son cümlesindeki acı gerçek, oldukça düşündürücü ve bir o kadar da acı vericidir.
Etrafı Ziyaret ve Karakaban dağları, Zincirli, Kilise ve Uzunsırt gibi 2 bin metrenin üzerinde yükseltilerle kuşatılmış olan bölgenin girişe elverişli olan yeri sadece vadiye açılan kuzey kısmıdır. Burası, dışa kapalı, fakat kendi içinde su kaynaklarının varlığı ve bahçe ölçeğinde üretime elverişli toprağı ile yaşama elverişlidir.
Doğu Karadeniz’deki yerleşimde, kişilerin doğal olanlarının yanı sıra, düşmanlarından gelebilecek tehlikeleri de göz önünde bulundurarak yaptıkları tercih, Santa’da bariz bir şekilde görülmektedir. Yörenin doğal halinin korunaklı olması, belki de yerleşimin temel nedenini oluşturmuştu.
3 YAMAÇTA 7 MAHALLE
Birbirini kuş bakışı çok net bir şekilde görebilen 3 ayrı yamaç üzerine kurulmuş olan Santa’da mahalle olarak 7 yerleşme bulunmaktadır. Eski isimleriyle Piştoflu, Binatlı, İhsanlı, Zerzili, Çakallı, Zincanlı ve Zurnacılı, bugün de yörede konuşma dilinde yer almaktadır.
Bu yerleşim yerlerinde özellikle 18. yüzyılın son yarısında inşa edilen resmi binalar son derece dikkati çekididir. Günümüzde hala yayla göçerli tarafından kullanılan bu binalar, yapılan tahribat ve ilavelere rağmen göz alıcı durumdadırlar. Buradaki eserler, yerli gri renkli ve yumuşak taşlardan inşa edilmişlerdir. Daha çok dini içerikli yapıların bulunduğu yörede, ilk halk okulu, Rodopolis Başpiskoposunun vasıtasıyla 1863 yılında inşa edilmiştir.
YAPILARIN ÖZELLİKLERİ
Bölgede halen irili-ufaklı bir çok kilise bulunmaktadır. Bunlar genellikle 1860-1870 yılları arasında inşa edilmişlerdir. Bugün Doğu Akdeniz Üniversitesi rektörü olan ve Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde de 30 yıla yakın görev yapan mimar Prof. Dr. Zafer Ertürk’ün de çalışmalarına göz attığımız zaman bu yapılarak bazı yapısal özellikleri daha iyi gözlemleyebiliyoruz.
3 apsisli ve 3 nefli olmalarıyla plan bakımından birbirlerine benzemektedirler. Yerel özellikler yanında en göze çarpıcılıkları bazilika planı oluşlarıdır. Apsisler ise çok sığ olup, kiliseler içinde dorik kaideli sütunlar göze çarpmaktadır.
KİLİSELER
Santa’da yer alan kiliseler, Piştofli, İhsanlı, Binatla, Çingallı, Goballı, Terzili, Zurnacılı gibi kısımları dağıtılmıştır. Bu kiliselerin yanında küçük ev kilisecikleri de vardı. Kiliselerin büyüklüğü ve sayıları mahallelerin nüfusu ile orantılıdır. Sn. Christopher, St. Theodore, St. Kynake ve Binatlı Kutsal Elas Kiliseleri en dikkati çekici olanlardır.
17-18’inci yüzyıllarda nüfus yoğunlaşmasının tespit edildiği Santa’ta, 19. yüzyıl en parlak dönemi oluşturmuştur. Yörede derebeyi egemenliğinin olduğu bir dönemde Santa, doğal konumu ile bağımsız ve korunaklı bir sığınak olarak Hrıstiyan toplumunun varlığını sürdürmesine elvermiştir. Santa’da tarım ve hayvancılığın yanı sıra, çevrede var olan kurşun ve demir gibi maden ocakları da işletilmiş, hatta demircilik önemli bir zenaat kolu haline gelmiştir.
Santa’da ilk yapıldığı gündeki orijinal durumunu koruyarak günümüze kadar ulaşmış ev sayısı hemen hemen yok gibidir. Zaman içinde kullanıcıları tarafından tahrip edilerek özellikle iç mekanları tamamen değiştirilen taş yapıların tarihi özellikleri neredeyse tamamen ortadan kaldırılmış gibidir.
Yapılarda malzeme olarak yöresel taşlar, belli bir işçiliğe tabii tutulmadan kullanılmıştır. Ancak bazıları daha geç dönemde inşa edildiğinden, Karadeniz’in karakteristik göz ve çatma dolgu tipinde, ahşap ve taş karışımı yapılmıştır. Evlerin içi tamamen ahşap ve genellikle iki katlıdırlar. Bu iki katlılık arazinin eğilimli olması nedeniyle aşağıdan iki, yukarıdan tek katlı görünüm şeklindedir. Yapıların alt kısımları işlik olarak kullanılmıştır. Karadeniz’in diğer yerlerinin aksine Santalılar hayvancılıkla pek iştigal etmemişlerdir. Sadece bazı aileler birkaç sığır beslemişlerdir. Bu nedenle eski konutların bir kısmında ahır bulunmamaktadır.
Santa da bugün sağlam olarak ayakta kalabilselerdi, hepsi için “Bir sanat harikası” deyimini kullanabileceğimiz kiliseler en önemli sanat yapılarıdır. Kemerler, sütunlar ve süslemelerle dolu iç kısımlar, maalesef bugün tamamen ortadan kaldırılmış durumdadır.
Santa’da bugün varlıklarını en iyi koruyan yapılar çeşmeler olmuştur. Bu da suyun hangi din veya ırktan olursa olsun, herkes için ortak bir ihtiyaç maddesinin oluşundan kaynaklanmıştır. Çeşmelerin önlerindeki yalaklardan küçük kanallarla hayvanların su içebileceği yerlere sular taşınmıştır.
SANTA TURİZME KAZANDIRILMALIDIR
Santa, bugünkü durumu ile bile ele alınıp, turizm amaçlı projelendirildiğinde çok önemli bir merkez olabilecek durumdadır. Bunun için öncelikle Karadeniz sahil yolu 40 kilometrelik kısmın bağlantısı yaş-kış yapılabilecek şekilde sağlanmalıdır. Yolun ulaşmadığı bir yörede hangi amaçla olursa olsun turizmin gelişmesini beklemek hayalciliktir.
Sonrasında, 3 ayrı yamaç üzerine dağınık bir şekilde serpiştirilmiş Santa’nın harabe halinde kurtarılması gerekmektedir.Bunun için buradaki evlerin halen kullanıcılardan arındırılması gerekmektedir. Mülkiyet durumlarının ne olduğu bilinmediğinden bunun açıklığa kavuşturulması lazımdır.
Yol ve mülkiyet sorunu giderildikten sonra, din amaçlı turizm kanalları kullanılarak uluslar arası kuruluşlardan da destek sağlanarak yöredeki tüm yapılar aslına uygun olarak restore edilmelidir.
Santa, sahip olduğu tabiat harikası doğası nedeniyle dağ ve yayla turizmi için de ideal mekanlara sahiptir. Burada inşa edilecek konaklama tesisleriyle, yöreye gelecek olanların arazinin de durumu nedeniyle en az bir geceleme yapabilecekleri de hesaba katılarak günü birlik turizmin dışında da değerlendirilebilir.
Santa üzerinden, Zigana’nın güney ve batısındaki değir yaylalara ulaşım imkanları da bulunduğu göz önüne getirilirse, seyahat için mükemmel bir güzergah devreye sokulabilir.
Santa’nın doğal ve tarihi özellikleri dikkate alınarak projelendirilmesi için Turizm ve Kültür Bakanlığı acilen bir çalışma yapması gerekmektedir. Zengin Anadolu kültür mirasının değer biçilmez örneklerinden biri olan Santa için bugün yapılacaklar, kısa bir süre sonra bacasız sanayi diye nitelendirdiğimiz turizm ile ülkemize önemli miktarda döviz kazandıracaktır.
Santa, bugünkü halinde yerin altında saklı kalmadan, tepelerin yamaçlarında kendisine sahip çıkmamızı ve kendisini ülke turizmine kazandırmamızı bekliyor.
Fotoğraflar için Recep Ergin’e teşekkür ederiz