Yeni Zigana Tüneli inşaatında çalışmalar tüm hızı ile devam ediyor

 

Tamamlandığında dünyanın ikinci, Avrupa’nın ve Türkiye’nin en uzun çift tüplü karayolu tüneli olacak 14,5 kilometrelik yeni Zigana Tüneli inşaatında kara kışa rağmen çalışmalar tüm hızıyla devam ediyor.

Doğu Karadeniz Bölgesi’ni Orta Doğu, Kafkaslar ve İran’a bağlayan tarihi İpek Yolu’nun geçtiği güzergâhta 17 Mart 2017 tarihinde temeli atılan ve inşaatı o gün bugündür devam eden rüya proje yeni Zigana Tüneli’nin inşaatında çift tüpte de ışık görünerek kazı işlemi geçtiğimiz aylarda tamamlandı. 500 personelin 7 gün 24 saat görev yaptığı tünel, bittiğinde Trabzon-Gümüşhane arası araçla 1,5 saat olan ulaşım süresi 40 dakikaya düşecek.

Yeni Zigana Tüneli, Türkiye ve Avrupa’nın en uzun tüneli olmakla birlikte bunun yanında Türkiye’de yine karayolları tünellerinde ilk defa düşey şaft ile birlikte havalandırma sistemi kullanılan ilk tünel olacak. 3 noktada en uzun şaft 400 metre olmak üzere toplam 6 tane şaft olacak ve bu özelliği ile de Türkiye’de ilk uygulama olacak.

Ayrıca Yeni Zigana Tünel güzergâhında dengeli konsol metoduyla yapılan özel bir köprü, kavşaklar, köprüler ve irili ufaklı tünellerin yapımına kar altında devam ediliyor. Tünelin bir aksilik yaşanmaması halinde 2022 yılı sonunda hizmete girmesi planlanıyor.

 

Cemile Aydın vefat etti

Köyümüzün mahronda mahallesinden merhum Öğretmenlerimizden Süleyman Aydın’ın eşi, Derneğimizin kurucu üyelerinden ve eski yönetim kurulu üyesi, 3 dönem Gümüşhane milletvekilliği yapan Prf. Dr. Kemalettin Aydın, Nurettin, Badegül, Yurdagül, Hürriyet, Türkan ve Saniye Aydın’ın anneleri Cemile Aydın hanımefendi vefat etmiştir. Cenazesi 18.01.2022 salı günü öğle namazına müteakip İskender paşa camiinde öğle namazına müteakip kılınacak cenaze namazından sonra Sülüklü mezarlığında defnedilecektir.

Merhumeye Allah’tan (cc) rahmet, tüm aile fertlerine ayrı ayrı sabırlar dileriz.

Mekanı Cennet olsun.

Bir Seyyahın Anıları

  1. Bölüm: ZİGANA DAĞI— 1

ERZURUM’DAN TRABZON’A 1911

Saat ikiye doğru Ardasa’ya /Torul’a geldik. Belli ki Yunan kültürünün izlerini taşıyan, üzerimize düşecek gibi yükselen kayaların üzerinde Cenevizlerden kalma kalesiyle iki dağın arasına sıkışmış bir kasaba.

Ardasa’dan az sonra vadiden ayrılarak çoğunlukla kayalardan ve çökeltili uçurumlardan oluşan yamaçlardan yolumuzun üçüncü geçit zirvesine, Zigana Dağı’na giden yolun başlangıcına gelmiştik. Mükemmel bir şekilde yapılmış olan şose yol ne yazık ki bakılmadığı için harap olmuş vaziyetteydi.

Yavaştan yükseliyorduk ve doğanın muhteşem manzarası giderek daha da büyüyor; çeşitli ağaçlar, köknarlar ve kudretli sedir ağaçları güzellikleriyle yamaçlardan yukarıya yükselen tepeleri taçlandırırken, derin kuytulardan şırıldayan küçük akarsular ve sabahın erken saatlerinde önümüze çıkan, dikey yamaçların eteğinde ipe dizilmiş gibi, tertemiz, hardama/hartama kaplı, Alpleri aratmayan bir Osmanlı köyüne gelmiştik. Zigana Köyü!

Zaman geçmeden köylüler de toplanıp geldiler. Etkileyici özelliklere sahip olan bu güçlü figürlerin arasında kadınlarda vardı.

Bavullarımın ahşap bir merdivenden yukarıya taşınmasına yardım ederken, örtülü kadınlar peçe arasından merakla beni izliyorlardı.

Ertesi sabah saat beşte kalktığımda çay için zamanım yoktu. Bugün hedefimde 2000 m yüksekliği olan Zigana dağını geçerek Cevizlik’e / Maçka’ya varmaktı. Elbette ki hiç kahvaltısız da olmazdı. Bu gibi durumlarda bir kadeh sabah likörü de işin üstesinden gelirdi.

Zigana köyünün hemen arkasında tırmanış başlıyordu.

Sabahın sisli dumanları vadiye yayılmıştı. Henüz rüyadan uyanmamış gökyüzü, sivri kayaların arasından yavaşça sızarak kimsenin olmadığı yolumuza ışıldıyordu. Biraz ileride yorgun eşeğiyle gezgin bir dilenci yavaşça yoluna devam ediyordu ve hallerinden belli ki yaşamın her şartlarında beraber olmuş iki dost gibiydiler. Biraz ötede Tatarların sürdüğü birkaç yük hayvanı yavaşça yol alırken, baş döndürücü yükseklikte üzerimizde dolaşan yırtıcı bir kartal etrafı gözlüyordu. Hepsi bu, başka bir canlı görünmüyor Zigana Dağı’nın yamaçlarında!

Maden Köyü’ne geldiğimizde yokuşlar daha da dikleşiyordu ve doğanın örtüsü de değişmeye başlamış, etrafta birkaç köknar ve ladin ağaçları görünüyordu. Onlar da yol kenarlarına doğru uzanmış güçlü kökleriyle yaşamak ve toprağı yaşatmak için toprağa sarılmışlardı. Üzerlerinde güneş ve gökyüzünden başka bir şey olmayan kırmızımsı kayalar çıplaktı artık. Aniden bir sis denizine dalmış gibiydik, yolculuğun tadı kalmamıştı.

Zirvede güneş, benim de kafamda tek düşünce vardı; zirveye çıkınca herhangi bir yerden deniz görünür mü düşüncesi yakamı bırakmıyordu.

2300 yıl önce Ksenophon 10 bin Yunanlı askerleriyle buradan yürümüş olmalılardı. Buradan, bu dağların tepelerinde herhangi bir yerden denizi gördüklerinde, “Thalatta, Thalatta!” diye bağırdıkları yer buralarda mıydı?

Ancak etrafa baktığımda hiçte öyle görünmüyordu.

Önümüzdeki geniş, karanlık bir tepe kuzeye doğru görüş mesafesinin önünü kaplıyordu. “İzin vermez, izin vermez! …diye içimden düşünüyor, kendimi yalnız hissediyordum!

Nihayetinde Zirveye varmıştık.

Geçidin üst kısmında kulaklarına kadar kapalı bir jandarma küçük çay ocağının, aynı zamanda jandarma istasyonu olan kulübenin önünde duruyordu. Yanına vardığımda kulübede karnını üşütmüş hasta bir adam yatıyordu, rahatsız etmemek için kapının önünde oturdum; hava çok soğuktu, bense terlemiştim.

Asıl amacıma ulaşamayacağımın endişesi içimi titretiyordu. Aradığımı bulacağımdan çok emindim ve seyahatim boyunca sevincim sonsuzdu. Şimdi ne yapmalıydım, devam mı yoksa geriye, Bayburt’a dönerek başka bir yol mu aramalıydım?

Kış boyu burada devriye tutan ve yörenin her köşesini tanıyan jandarmalardan birisi yanıma geldi. Kısa bir konuşmadan sonra amacımı anlattığımda jandarma kendinden çok emin bir anlatımla: “bu zincirleme dağlarda açık ve net bir havada denizi görebilecek tek bir yer vardır; orası da bulunduğumuz yerden takriben 45 dakika uzaklıkta, kuzey doğu istikametinde devam edildiğinde yolun sağ tarafında bir yerdedir. Kar ve buzların kapladığı, gidilmesi zor bir yoldur, isterseniz size orasını gösterebilirim.” …dediğinde yeniden umutlanmıştım.

Jandarmanın işaret ettiği taraf karlarla kaplıydı ama bu benim cesaretimi kırmadı, zira başka şansım da yoktu. Zaten atların da 2 saat dinlenmesi gerekliydi, bu zamanı değerlendirebilirdim.

O halde, hadi Bismillah, (Gottes Namen) yola devam!

Jandarma önümüzde ben ve iki refakatçım arkamdan yola koyulduk. Zor şartlarda tırmanarak takriben yarım saat sonra bir tepeye çıktık ama aradığımız yer burası değildi. Sonra bir inişten devam ettikten sonra geniş düzeyli bir tepeye çıktık. Rehberimiz jandarma önde gidiyordu ve bir anda elini kaşlarının üzerine koyarak uzaklara bakarken yüksek sesle; “Derya,” deryadır görünen, işte deniz orada! …diye bağırdığında nefesim tutulmuş gibiydim. Anında tüm yorgunluğum geçmişti ve birkaç sözden sonra kendimi tepede buldum.

Soğuk bir rüzgâr, pırıldayan kar, gökyüzü beyazımsı mavi, uzaklarda, kuzeyde, buharlı mavi bir ufuk çizgisinin izlerini görür gibiydim. Aceleyle dürbünümü elime aldım. Tüm sevincime rağmen dürbünsüz baktığımdan başka bir şey göremiyordum. Bunun üzerine jandarma aralıksız olarak yüksek sesle ve ısrarla tekrarlayarak; “O gördüğün deniz bayım, deniz o deniz!”

Açıkçası, biraz hayal kırıklığına uğramıştım; daha fazlasını bekliyor olmalıydım ki mesafenin uzaklığını ve hava yoluyla takriben 50 km olduğunu unutmuştum, itiraf ediyorum ki bu bir hata idi!

Çok fazla şey beklemiş olmalıydım ki, Ksenophon düşüncem ve jandarmanın verdiği umutlar hayalimde deryalar yaratmıştı. Önümde dalgalarının güneşten parıldayan, üzerinde gemilerin ve yelkenlilerin yüzdüğü bir manzarayı hayal etmiştim. Ya şimdi, sadece buhara bürünmüş bir ufuk çizgisiydi gördüklerim ve beni hayal dünyasından gerçeklere taşımıştı.

Gerçekte deniz buradan, bu mesafeden başka türlü görülmez ki! Olması gereken yer burasıdır. Bu kartal gözlü insanlar bunu biliyorlar, kendilerinden eminler, yanılamazlar. Evet, onlar haklılar, buradan gördüğüm denizdir, ancak deniz olabilir! …diye umut tazelemiştim.

Sol tarafta, batıya doğru, yolun altındaki dönüşlerin kıvrımlarından aşağıya giden yol, belki de benim geçtiğim yoldan giden rehberin eşliğinde; burada duran Yunanlılar denizi gördüklerinde birbiriyle kucaklaşarak acılarını unutarak;

Deniz, deniz: „Thalatta! Thalatta!” …diye bağırmışlardı.

Alman General Eduard v. Hoffmeister 1911

Kaynak: Mehmet Nuri Sunguroğlu

Fatma Eroğlu vefat etti

Köyümüzün Alene mahallesinden olup, İstanbul Bahçelievler’de ikamet eden Merhum Saffet Eroğlu’nun eşi, Dinçer Eroğlu’nun annesi Fatma Eroğlu hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 17.01.2021 Pazar günü öğle namazına müteakip, Bahçelievler Kocasinan’da aile kabristanlığına  defnedilecektir.

Köyümüz adına Merhumeye Yüce Allah’tan (cc) rahmet, Ailesine ve sevenlerine sabır ve başsağlığı dileriz.

Mekanı Cennet olsun…

Zigana Tünelinde son durum…. (Haber 61)

Türkiye’nin en uzun, dünyanın 2. en uzun tüneli olacak çift tüplü Yeni Zigana Tüneli’nde inşaat çalışmaları sürerken yüzde 78 oranında kazı-destekleme imalatı, yüzde 56 oranında da kaplama betonu imalatının tamamlandığı belirtildi.

Bittiğinde Türkiye ve Avrupa’nın en uzun, dünyanın ise 2. en uzun tüneli olacak olan ve yapımına yaklaşık 4 yıl önce başlanan Trabzon-Gümüşhane karayolu üzerindeki Yeni Zigana Tüneli’nde çalışmalar sürüyor. Doğu Karadeniz ve Kafkasları, Ortadoğu ve İran’a bağlayan Trabzon-Gümüşhane karayolu üzerinde bulunan Tarihi İpek Yolu güzergahındaki Yeni Zigana Tüneli’nde bugüne kadar her iki taraftan çift tüpte toplam 22 bin 55 metrelik kaza çalışması yapıldı. İlki 42 yıl önce temeli atılan ve 14 senede yapımı tamamlanan bin 700 metrelik 1. Zigana Tüneli’nin ardından toplam 29 km’lik 2. Zigana Tüneli’nin Trabzon’un Maçka ilçesine bağlı Başar köyünden başlayan tünel kazı çalışmalarının Gümüşhane bölümü ise Torul ilçesine bağlı Köstereli mevkiinde sürdürülüyor.

2×14.5 km uzunluğundaki çift tüp tünel ve bağlantısı yolları ile birlikte 15,1 km uzunluğundaki yeni Zigana Tüneli güzergah projesinde kültürel ve sosyal açıdan önemli bir konumda olan 12 metre genişliğindeki mevcut devlet yolunun, bölünmüş yol standartlarına çıkartılması, mevcut yol geometrisinin 2×2 şeritli yol haline getirilmesi ve mevcut tünele göre yaklaşık 560 metre daha düşük kottan geçerek yolun yaklaşık 8 km kısaltılması hedeflenirken, yapılacak Zigana Tüneli yurtiçi karayolu ulaşımı ile uluslararası ticaretin daha hızlı ve güvenilir yapılmasına büyük katkıda bulunacak. Özellikle kış aylarında yağışın ve karın yoğun olduğu geçitte keskin virajlar ve rampalar da bu projeyle ortadan kalkmış olacak.

22,55 km’lik kısım tamamlandı
Yapım çalışmaları giriş Trabzon ve çıkış Gümüşhane yönlerinden yerin yaklaşık 700 metre altında toplam dört aynada 24 saat vardiyalı olarak devam ederken, toplamda 29 km uzunluğundaki Zigana tünelinde kazı-destekleme imalatı olarak sol tüpte 11,25 km, sağ tüpte 11,30 km olmak üzere 22,55 km’lik kısım, kaplama betonu imalatı olarak da sol tüpte 8,13 km olmak üzere 16,25’lik kısım tamamlandı.
Tamamlandığından Türkiye’nin en uzun karayolu tüneli olacak Zigana Tüneli’nin havalandırma sistemi Türkiye’de ilk defa kullanılacak yeni teknikte donatılacak. Yağmur ve rüzgardan etkilenmemesi için dikey olarak yüzeye çıkartılan sistem klima gibi çalışacak. Bu sistem sayesinde şaftın içerisine yağmur ve kar girmemiş olacak. Bu çalışmalar kapsamında Gümüşhane yönünden 2 nolu servis şaftı, 3 nolu havalandırma şaftı, Trabzon yönünden 1 nolu servis şaftı, 1 nolu havalandırma şaftı olmak üzere toplam 4 adet 880 metre şaft kazısı imalatı tamamlandı.

Ekrem Kurtuluş vefat etti

Köyümüzün Han deresi mahallesinden Sezgin ve Selim Kurtuluş’un babası Ekrem Kurtuluş Hak’kın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 17.07.2020 Cuma günü Zigana köyü camisinden kaldırılmıştır. Merhuma Yüce Allah’tan (cc) rahmet, kederli ailesine ve sevenlerine sabır ve başsağlığı dileriz.

Mekanı Cennet olsun…

Güner Aydoğan vefat etti

Köyümüzün Alene mahallesinden olup Erzincan’da ikamet eden, rahmetli Abdullah Özgün’ün kızı, Celal Aydoğan’ın eşi, İzzet, Güzel, Osman ve Mustafa Özgün’ün kardeşi Güner Aydoğan Hak’kın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 12.07.2020 tarihinde  Erzincan’da defnedilecektir. Merhumeye Yüce Allah’tan (cc) rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz.

Mekanı Cennet olsun…

GÜZ OLMADAN GEL

Bizim oralarda yeşerdi dağlar
Nevbahar geçmeden yaz olmadan gel
Zerdaliler açtı şenlendi bağlar
….Biraz acele et az olmadan gel.
….Mevsimi geçmeden güz olmadan gel.
Ceviz ağaçları bir bir yeşerdi
Meyve çiçek açtı renkleri serdi
Vişneler çegilde erik göverdi
….Bekletme bizleri naz olmadan gel.
….Mevsimi geçmeden güz olmadan gel.
Elmalar alvala stargink golden
İnan ki yenmiyor tadından baldan
Dutların şirası akıyor daldan
….Hasretin yürekte köz olmadan gel.
….Mevsimi geçmeden güz olmadan gel.
Dereler tepeler kuşburnu dolu
Dertlere devadır çiçeği balı
Dikeni kıskanır uzanan eli
….Özlemin ruhunda iz olmadan gel.
….Mevsimi geçmeden güz olmadan gel.
Armudu ahlatı bir başka olur
Dalları eylemez çöker kırılır
Kırılmasın diye direk vurulur
….Etraf sararmadan boz olmadan gel.
….Mevsimi geçmeden güz olmadan gel.
Meyveler olunca kazan kurulur
Pestiller yapılır beze serilir
Dilim dilim yapıp güne verilir
….Kilerler bitmeden toz olmadan gel.
….Mevsimi geçmeden güz olmadan gel.
Kuşburnu reçeli Pestil Kömesi
Nede güzel olur dostla yemesi
Bal şeker afiyet olsun demesi
….Kışlara kalmadan buz olmadan gel.
….Mevsimi geçmeden güz olmadan gel.
Mormuç ovasında ekin güverdi
Çiçekler rengarank renkleri serdi
Bütün kuşlar geldi ses sese verdi
….Ekinler boy verip diz olmadan gel.
….Mevsimi geçmeden güz olmadan gel.
Sizlere anlattım Gümüşhanemi
Özlemle doldurdum gönül hanemi
Hasreti yakıyor her dem sinemi
….Gelirken sılaya giz olmadan gel.
….Mevsimi geçmeden güz olmadan gel.
Hülvan BAŞTUĞ.

Murat Eroğlu vefat etti

Derneğimiz üyesi Erol Eroğlu’nun ağabeyi, Fuat, Mustafa ve Celal Eroğlu’nun babaları, Köyümüzün mümtaz şahsiyetlerinden İzmir’de ikamet eden iş adamı Murat Eroğlu Hak’kın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 25 Kasım 2019 tarihinde İzmir Ayrancılar Toki camiinden ikindi namazına müteakip kaldırılmıştır. Merhuma Yüce Allah’tan (cc) rahmet, Ailesine ve sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyoruz.

Mekanı cennet olsun….